Kategoriler
Bilim Teknoloji

Türbinli gemilerin Özellikleri

Deniz taşıtlarının gelişmesi hızla sürüp gidiyordu. teknik alanda yapılan hemen her yenilik, deniz taşıtlarına da uygulanıyordu. Bu saye de, yolcular gün geçtikçe daha rahat, daha çabuk yolculuk edebiliyorlardı.

19. yüzyılın ikinci yarısındaki en büyük değişiklik, türbinin teknelere uygulanması oldu. Buhar makinesi buharın basıncıyla çalışıyor, inip çıkan pistonlar bir çok gemilerin yardımıyla pervanenin şaftını döndürüyordu. . Dolayısıyla, enerjinin bir kısmı da kaybolmuş oluyordu. Türbinler ise, buhar basıncıyla değil, tamamen buharın hızıyla çalışıyorlar, doğrudan doğruya pervanenin miline etki ediyordu. Böylece, daha az enerjiyle, daha çok iş elde edilebiliyordu. Türbinin  başka bir üstünlüğü  vardı. Bu har makinesinin çalışması sonucu, tekne de meydana gelen sarsıntı, türbinli gemiler de ortadan kalkmıştı. Bu sarsıntı, hem geminin ömrünü kısaltıyor, hemde yolunu kesiyordu.

İlk türbinli gemi, deneme için 1897 yılında yapılan, “Türbinia” oldu. Yararı görülünce türbin başka gemilere de uygulandı. İlk türbinli gemilerden biri olan “Mauretania”, dört pervanesiyle, o zamana kadar gelip geçen gemilerin en hızlısı idi. Bu gemi 30.000 tonilatoluktu; 1.550 yolcu taşıyabiliyordu. 1907 yılında ilk seferine çıktı. Ancak, makineleri daha yeni olduğu için, çok yol veremedi. Öyleyken, yine de 22 milin üzerinde bir hız elde edebildi. Aynı gemi, daha sonraları, saatte 26,5 mil hız yapabilecek hale getirildi. Bu geminin eşi olan “Lusitania” da rahatça, 26 mile yakın bir hızla yol alabilmekteydi. Böylece, Atlas Okyanus’unun kat edilmesi (En azından 2.784 millik bir yol), dört buçuk gün gibi, çok kısa bir zamana sığdırılmış oluyordu.

Son Çağlardaki Gelişmeler

Yapılan her yeniliğin ardından, daha başka bir yenilik geliyordu. Buhar makinesiyle, ya da türbinle işletilen gemilerin kazanı, artık kömür yerine akaryakıtla ısıtılmaya başlanmıştı. Bir kere, petrol, kömürden daha az yer kaplıyordu; ayrıca, daha az yakıtla, daha çok iş elde ediliyordu.

Ancak asıl yenilik, gemilere dizel motorları konmasından sonra oldu. Özellikle, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan gemilerin büyük çoğunluğu, motorluydu. Buharlı gemilerde, kömür alma işi çok zor olduğu gibi çok da uzun sürüyordü. Bir yolculuktan elde edilen paranın üçte biri de kömür parasını ancak karşılıyordu. Geminin kömür ambarını 140 işçi ancak 4 günde doldurabiliyordu. Oysa, mazotlu gemilerde 4 kişi, oturdğu yerden bir takım muslukları açıp kapayarak, 7 saatte mazot deposunu kolayca doldurabilmekteydiler. Mazot yarı yolda bitse bile, yollarda rastlanılan teknelerden alınabiliyordu. Akaryakıt motorunun da, buhar makinesinden çok daha az yer kapladığı muhakkaktı.

Gemilerin yalnız hızları değil, ağırlıkları da git gide artıyordu. Transatlantiklerin tonilatosu, çok kez 30.000, hatta daha çok bile oluyordu. Aralarında 60.000, 70.000 tonilatoluk olanları bile vardı. Bunlar kelimenin tam anlmıyla yüzen birer şehirdi. İçlerinde yüzme havuzlarından sinema salonlarına, eğlence yerlerinden modern garajlara kadar, çağdaş bir şehirde bulunan hemen hemen her şey vardı. Ayrıca, yolcuların rahat edebilmeleri için, konfora da büyük önem verilmişti.

Eskiden, gemilerin burunları, suları çabuk ve kolay yarabilmeleri için, sivri yapılırdı, teknenin de ince, uzun olmasına dikkat edilirdi. son zamanlarda ise, aerodinamik kurallarını göz önünde bulunduran gemi mühendisleri gemilerin önlerine, daha çok yuvarlak geometrik şekiller verdiler. Öndeki genişliğin, teknenin arkasında meydana getirdiği çevrintiler geminin direncini artırıyordu. gemilerdeki güvenlik tedbirleri de artırılıyordu. Radar, loron gibi modern aletler, süvarinin geceleri olsun, sisli havalarda olsun, güvenle çalışmasına olanak veriyordu. Ayrıca, geminin şiddetli dalgalarda kolay kolay devrilmemesini sağlamak için, fizikteki denge kanunlarından da yararlanılıyordu. Son olarak, 1952 yılında, Amerikan transatlantiği «Unated States», New York – Bişhop2’s Rock arasındaki yolu, 3 gün, 12 saat, 12 dakikada almayı başardı. Böylece, dünyanın en hızlı transatlantiğine verilen «Mavi Kurdeleyı de», eski rekoru elinde bulunduran «Queen Mary» transatlantiğinden aldı.

Son yılların, önemli buluşlarından biri de, elektrikle giden teknelerdir. Bunlarda elektrik akımı, buhar makinesiyle, türbinle ya da dizel motorlarıyla dönen bir generatörden sağlanıyordu. meydana gelen elektrik akımı doğrudan doğruya pervanelerin şaftını çeviriyordu. Böylelikle de, az işle, çok enerji elde edilmiş oluyordu.

Deniz taşıtları alanındaki son ilerleme ise, pervanelerin atom enerjisiyle döndürülmesi olmuştur. İlk atom denizaltısı «Nautilus»tur. Bundan sonra, nükleer enerji ticaret gemilerinde de denemiştir. Bunun sonucu olarak da, «Savannah» adlı gemi de denize indirilmiştir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.